Kategoriler
0 Sepetim
Sokrates' in Savunması Platon (Eflatun)

Sokrates' in Savunması

Marka : EMA Kitap
Yazar  : Platon (Eflatun)
Satış Fiyatı : 50,00 TL
Taksitli fiyat : 9 x 6,11 TL
Stok Kodu : 9786258470062
Sayfa Sayısı : 61
Boyut : 13x21
Kargo Ücreti: 150 TL ve üzeri PTT: 75 TL
Yazan: Platon

Teknik Özellikler:64 Sayfa, 13,5 x 21 cm, Enzo Kuşe Kağıt

Platon, bütün yaşamı boyunca hocası Sokrates'den edindiği ilham ile gerçek bir ahlakçı olarak kalmış, tüm bu kuramları, etik ağırlıklı görüşlerle irdeleyerek geliştirmiştir.

ESERİN KONUSU

Sokrates'in bir grup Atinalı tarafından şehrin tanrılarına inanmayışı ve gençlerin ahlakını bozması gerekçesiyle suçlanmasıdır. Eser Sokrates'in Atina demokrasisi tarafından yargılanışını ve cezalandırılmasını konu alan diyaloglar şeklindedir. Eser, Euthyphron ve Kriton ile birlikte bir üçleme oluşturur. Euthyphron mahkemenin hemen öncesini, savunma mahkeme sürecini, Kriton ise mahkeme sonrasını anlatmaktadır.
Eser "MEB Yüz Temel Eser" listesi içinde okurlara ve okullara tavsiye edilen eserler arasındadır.

YARGI ve SAVUNMA
"Beni suçlayanlar üstünüzde ne izlenim bıraktı Atinalılar, bilmiyorum. Bense, onları dinlerken az daha kim olduğumu bile unutuyordum, öylesine inandırıcıydı ki konuşmaları. Buna karşılık kesinlikle söyleyebilirim ki, tek doğru sözcük çıkmadı ağızlarından." Sokrates'i suçlayanlar, bu yalan suçlamaları o kadar güzel dille aktarmıştır ki, kendilerini dahi kandırmışlardır.
"Ne var ki Zeus'a ant olsun Atinalılar, deyimlerle, özenle seçilmiş sözcüklerle bezeli, ustaca düzenlenmiş sözcükler olmayacak bende duyacaklarınız. Yalnızca doğruyu söyleyeceğim size, hiç kimse başka bir şey beklemesin benden."
"Gökyüzü olayları üstünde düşünen, yerin altında neler olup bittiğini anlamaya çalışan ve kötü emelleri iyi gibi gösteren, Sokrates adında, çok bilgili bir adamın varlığına inandırdılar herkesi. İşte Atinalılar, asıl korkmam gereken suçlayıcılar, bu söylentileri yayan kişilerdir. Çünkü onları dinleyenler, bu tür işlere girenlerin tanrılara saygısızlık ettiklerini düşünüyorlar." Sokrates'i üzen kendisinin suçlanmasındansa, bilim, felsefe işinin suçlanması. Çünkü bunu duyan kişiler önyargılara ve yanlış fikirlere sahip olarak, ilgilenecekleri varsa bile bu önyargılar onlara engel oluyor.

"Öğretmenlik işine burnumu soktuğum ve bunun için para aldığım söylendiyse, bu da doğru değil. İnsanları eğitebilmenin güzel bir şey olduğunu düşünüyorum. Ancak bir şey bilmediği halde öğrettiğini iddia eden ve bunun karşılığında para alıp, bir de karşısındakini borçlu hissettiren sofistlerin (bilgici) yaptıkları insanları kandırmaktır."
"Peki nereden geliyor sana karşı bu ortalığa yayılan karalamalar? Başkalarının yaptığından farklı bir şey yapmadıysan neden bu kadar söylentinin odak noktasısın? Şeklinde bir karşı çıkış haklı olurdu."

"Böyle adımın çıkmasının nedeni bende bulunan bir çeşit bilgelik. Nasıl bir bilgelik bu? Belki bütünüyle insana özgü bir bilgelik. Oysa az önce bahsettiğim sofistler insanı aşan bir bilgeliğe sahip olduklarını iddia ediyorlar."
"Şimdi, Atinalılar, mırıldanmaya başlamayın aranızda, biraz övünür gibi bahsedersem kendimden. Çünkü size aktaracağım sözler, benim değil. Ama bu sözleri söyleyen güveninizi hak eden biri. Delfili Tanrıyı (Apollon) tanık göstereceğim size bilgeliğimi kanıtlamak için. Çocukluk arkadaşım Khairephon, herkesin yürekli ve dürüst olarak tanıdığı adam, bir gün Delfi'ye gittiğinde şu soruyu sormuş biliciye, dünyada Sokrates'ten daha bilge bir kişi var mı? Pyhtia (Kâhin Kadın) olmadığını söylemiş ona."
"Bunu öğrenince kendi kendime düşündüm ne demek istiyor Tanrı? Ben az ya da çok bilge olmadığımı biliyorum. Sonra bu durumu açıklığa kavuşturmak için adı bilgeye çıkmış birinin evine gittim, kehaneti en iyi orada sınayacağımı düşünüyor ve tanrıya "Bu adam benden daha bilge, oysa sen en bilge benim olduğumu söylemiştin." demeyi planlıyordum. Adamı derinlemesine sınadım. Bir devlet adamı idi. Onunla konuşurken fark ettim ki özellikle kendine, bilge gibi görünüyordu ama hiç de öyle değildi. O zaman kendinde var olduğunu sandığı bilgeliğin, aslında hiç de var olmadığını gösterdim. Böylece hem onu hem de yanındakilerden bir kaçını düşman ettim kendime. Oradan ayrılırken kendime "Ben bu adamdan daha bilgeyim. İkimizde güzel ve iyi şeylerden habersiz olabiliriz; ama o hiçbir şey bilmediği halde bildiğini sanıyor, bense bilmiyorum ama bildiğimi de sanmıyorum. Öyleyse ben ondan biraz daha bilgeyim demektir, bilmediğim şeyi bildiğimi sanmadığıma göre. O adamdan sonra adı birinciden daha bilgeye çıkmış bir başkasına gittim, ama izlenimim hep aynı oldu ve onu da, başka bir sürü insanı da kendime düşman ettim."

"Tanrıya hizmet etmek için, devlet adamlarından sonra Tragedya yazarlarına gittim. Kendi yazdıkları şiirler hakkında bile bir şey bilmediklerini gördüm. Kılavuzlarının bir tür içgüdü, olduğunu anladım. Ve şiir yetenekleri nedeniyle insanların tüm geri kalanlarından daha bilge olduklarını sandıklarını, üstünlük yanılgısı içinde olduklarını gördüm."
"Sanat adamları da şairlerle aynı yanılgı içinde idi."

"Beni bu kanıtlamalar sırasında izleyen gençlerde aynı işe koyuldu ve hiçbir şey bilmediğini ispatladıkları kişiler, benden ve felsefeden, kendi gururlarını temizlemek için nefret etti. Ve felsefeye karşı o bayat suçlamaları sıraladı; Gökte ve yerde olup biteni anlamaya çalıştığımı, tanrılara inanmadığımı ve kötüyü iyi gibi göstermeye çalıştığımı…"

"Aslına bakarsanız Atinalılar, sizi inandırmak için şimdiye dek söylediklerim yeterli. Ama bana düşman olanlar hem güçlü hem de kalabalık. Ve eğer hüküm giyecek olursam, başıma gelecek olanlara ne Anytos ne de Meletos neden olacak, yalnızca şu kalabalığın kara çalmaları ve kıskançlığı neden olacak; bugüne dek bir sürü iyi insanın ölümüne neden oldular, daha çoğunun da olacaklar; kötülüğün benimle sona ermesi pek de olası görünmüyor.”

"Ama biri çıkıp da, "peki Sokrates bugün seni ölüm tehlikesiyle karşı karşıya getiren bir yaşam biçimini seçtiğin için utanç duymuyor musun?" derse… Yanıtım şu olur." Dostum yanılgı içindesin, az çok değerli bir adamın, ölme ya da yaşama olasılıklarının hesabını tutması gerektiğini düşünüyorsan eğer! Ne yaparsa yapsın tek şeye bakmalıdır insan, doğru mu yanlış mı yaptığını, yürekli bir adam gibi mi, korkak gibi mi davrandığına. İşte Atinalılar doğru davranış kuralı budur, bir görev seçen herhangi biri, tehlikesi ne olursa olsun o görevde kalmalı, ölümü ya da başka bir yıkımı düşünmemeli, her şeyden önce onurunu gözetmeli."

"Hadiste neler olup bittiğini yeterince bilmiyorum ama bildiğimi de sanmıyorum. Buna karşılık kötülük etmenin utanç verici olduğunu biliyorum. Öyleyse kötülük olduğunu bildiğim şeylerden korkarım, ancak iyilik olup olmadığını bilmediğim şeylerden ne korkarım ne de kaçarım."

"Diyebilirsiniz ki seni tek bir şartla aklarız. Bir daha felsefeyle uğraşmayacaksın. Atinalılar size karşı minnet duyuyor ve sizi seviyorum, ancak içimde tek bir yaşam soluğu kaldığı sürece felsefe yapmaktan, sizi doğru yola sokmaya çalışmaktan ve öğüt vermekten vazgeçmemi beklemeyin benden. Rastladığım herkese söylemeyi alışkanlık edindiğim şeyleri söyleyeceğim Sen, Kusursuz adam, yüzün kızarmıyor mu tüm çabalarını olabildiğince çok para biriktirmeye, şan şöhret kazanmaya ayırdığın için? Durmaksızın gerçeği arayıp aklını ve ruhunu geliştirmeye çalışman gerekirken, ne zahmet edip özen gösteriyorsun buna ne de kaygı duyuyorsun. Onca değerli bir şeye bunca az değer verdiği için utanmasını söyleyeceğim."
"Gerçekten de başka hiçbir amacım yok, sokaklarda gezip, genç yaşlı hepinizi, bedene ve zenginliğe öncelik vermemeniz, ruhunuzu geliştirmek için de bir o kadar çaba harcamanız gerektiğine inandırmaktan başka. Bir kez daha tekrarlıyorum zenginliklerin insanı erdemli yapmadığını, tersine zenginlikler ve her türlü iyiliğin erdemden doğduğunu, ister söz konusu devlet ister kişiler olsun. Anytos'u dinleyin ya da dinlemeyin, bin kez ölecek olsam bile yapacağım iş budur."
"Aslına bakarsanız beni öldürünce bana değil kendinize kötülük yapacaksınız. Komik ama ben bir atsineğine benziyorum. Atinalılar, sizi rahatsız ediyorum, sizi düşünmeye ve erdemli olmaya çağırıyorum. Ancak siz de derin bir uykudasınız. Ama belki de, uyuklarken uyandırılan insanların sabırsızlığıyla bir şaplak vurmayı yeğleyebilir, beni öldürebilirsiniz. O zaman yaşamınızın geri kalanını uyuyarak geçireceksiniz. Kente gerçekten tanrının gönderip göndermediği bir kişi olduğuma gelince, buna en büyük kanıt benim yaşamımdır. Bütün işlerimi bırakıp bir dost, bir baba bir ağabey gibi sizi erdemli olmaya çağırmam ve kendimle ilgilenmemem ve yoksulluğumdur."

"İçimde bir ses ne zaman yanlış yapmaya kalkışsam beni durduran bir sesti. Politikaya genç yaşta girmemi engelleyen de bu oldu. Ve hiç kimse canını kurtaramaz adil olursa bu halk meclisine karşı."
"Bu kadar yeter, ey yargıçlar; kendimi savunmak için aşağı yukarı söyleyebileceklerim bunlar. Kendimi acındırmak, söylediklerimden kaçmak ve sızlanmak bana yakışmaz. Dürüstlüğe doğruluğa ya da kutsal inançlara aykırı olacağını düşündüğüm bir şey beklemeyin benden."

SUÇUN BELİRLENMESİ
"Bu karara öfkelenmiyorsam Atinalılar, bunun nedeni bekliyor olmamdır. Beni şaşırtan az bir oy farkla suçlu bulunmam."
"Hepinize tek tek hizmetlerin en büyüğü gibi gördüğüm hizmeti vermek dışında hiçbir iş yapmak istemedim. Ve hepinizi tek tek, kentin işleriyle ilgilenmeden önce kendinizle ilgilenmeye, erdemli ve bilge olmaya çağırdığım için, Ne hak ediyorum böyle davrandığım içim? Bence bir ödül."
"Kimseye zarar vermediğime kesinlikle emin olduğuma göre cezalandırılmaya ı hak ettiğimi söyleyip kendime bir ceza önermek istemedim. Neden korkayım ki? Meletos'un önerdiği cezayı çekmekten mi? Bunun iyilik mi yoksa kötülük mü olduğunu bilmediğimi söylediğime göre."
"Belki de biri şöyle diyebilir, ne var ki Sokrates, dilini tutup otursan, yaşayamaz mısın sürgünde? İşte aranızdan bazılarına anlatılması en zor şey bu. Çünkü bunun tanrının sözünü dinlememek olduğunu ve bu yüzden rahat durmadığımı söylediğimde, bana inanmayacaksınız. Size bir insan için en büyük mutluluğun erdem konusunda söyleşmek, kendini ve başkalarını sınamak olduğunu söylersem, araştırması bir yaşamın, yaşanmaya değmediğini savunursam daha da az inanacaksınız bana."

ÖLÜME MAHKUM EDİLİŞİ
"Bakın, az daha sabredemediğiniz için Atinalılar, neler denecek sizin için; Kentimizi kötülemek isteyenler bir bilgeyi öldürttüğünüzü söyleyerek sizi kınayacaklar ve sizi utandırmak için – öyle olmadığım halde – bilge olduğumu söyleyecekler. Biraz daha bekleseydiniz, istediğiniz kendiliğinden olacaktı. Yaşımı görüyorsunuz, hayli ilerledi…"
"Pişman değilim, kendimi böyle savunup ölmeyi, aşağılık şeyler yapıp yaşamaya yeğ tutarım."
"Ne var ki Atinalılar ölümden kurtulmak değildir belki de zor olan; Kötülükten kaçınmak çok daha zordur. Çünkü ölümden hızlı koşar kötülük. Ben sizin tarafınızdan ölüme mahkum edildim, onlarsa gerçek tarafından kötü ve suçlu olmaya mahkum edildi."
Sokrates ölümün iyi bir şey olduğuna dair nedenler sunar. Ölen kişi hiçliğe dönüşüyorsa bunda korkulacak bir şey yok, çünkü bir şey hatırlamayacağız. (Diğer diyaloglarda bu fikri değil ikinciyi gerçekler. Bkz. Phaidon) "Eğer Ölüm buradan başka bir yere geçmek gibiyse, ondan korkmuyorum çünkü iyi insanlar için iyi bir şeydir."
"Siz de yargıçlar, iyi umutlar beslemelisiniz ölüm karşısında. İyi insana, ne bu yaşamda ne de ölümden sonra hiçbir kötülük gelmez. Tanrıların onun yazgısına kayıtsız kalmayacağı gerçeğini aklınızdan çıkarmamalısınız."
"İşte kalkıp gitme zamanı geldi, ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangisi daha iyi? Kimse bilemez bunu, tanrı dışında."

ÖLMEDEN ÖNCEKİ KONUŞMASI
"Sokrates'e pek bakmayın, daha çok hakikatle ilgilenin."
"…. Sokrates içeride çok kalmıştı. Yıkanıp geldikten sonra oturdu; bundan sonra konuşma pek kısa sürdü, çünkü on birlerin uşağı önüne dikildi. Uşak: Sokrates, dedi, başkalarına ettiğim sitemi, doğrusu, sana edemem." Hâkimlerin buyruğu bu zehri içeceksiniz " dediğim zaman bana kızıp gücenirler, lanetlerler. Başka fırsatlarda olduğu gibi, onların aksine olarak, senin en yiğit, en yumuşak huylu ve şimdiye kadar buraya gelenlerin en iyi olduğunu görüyorum. Haydi, Allah'a ısmarladık, alın yazın ne ise o olur, elinden geldiği kadar tahammüllü ol. (Döner Dönmez, gözlerinden acı yaşlar döküldü, uşağın.)"

Her Kitap

Ayrı Bir Heyecan

Her Kitap

Ayrı Bir Dünya

">
Yorum yazın 15 puan kazanın.
Bu ürüne ilk yorum yapan siz olun.
  • Açıklama
    • ÜRÜN KODU: G045

      DÜNYA KLASİKLERİ SERİSİ / Sokrates'in Savunması

      Yazan: Platon

      Teknik Özellikler:64 Sayfa, 13,5 x 21 cm, Enzo Kuşe Kağıt

      Platon, bütün yaşamı boyunca hocası Sokrates'den edindiği ilham ile gerçek bir ahlakçı olarak kalmış, tüm bu kuramları, etik ağırlıklı görüşlerle irdeleyerek geliştirmiştir.

      ESERİN KONUSU

      Sokrates'in bir grup Atinalı tarafından şehrin tanrılarına inanmayışı ve gençlerin ahlakını bozması gerekçesiyle suçlanmasıdır. Eser Sokrates'in Atina demokrasisi tarafından yargılanışını ve cezalandırılmasını konu alan diyaloglar şeklindedir. Eser, Euthyphron ve Kriton ile birlikte bir üçleme oluşturur. Euthyphron mahkemenin hemen öncesini, savunma mahkeme sürecini, Kriton ise mahkeme sonrasını anlatmaktadır.
      Eser "MEB Yüz Temel Eser" listesi içinde okurlara ve okullara tavsiye edilen eserler arasındadır.

      YARGI ve SAVUNMA
      "Beni suçlayanlar üstünüzde ne izlenim bıraktı Atinalılar, bilmiyorum. Bense, onları dinlerken az daha kim olduğumu bile unutuyordum, öylesine inandırıcıydı ki konuşmaları. Buna karşılık kesinlikle söyleyebilirim ki, tek doğru sözcük çıkmadı ağızlarından." Sokrates'i suçlayanlar, bu yalan suçlamaları o kadar güzel dille aktarmıştır ki, kendilerini dahi kandırmışlardır.
      "Ne var ki Zeus'a ant olsun Atinalılar, deyimlerle, özenle seçilmiş sözcüklerle bezeli, ustaca düzenlenmiş sözcükler olmayacak bende duyacaklarınız. Yalnızca doğruyu söyleyeceğim size, hiç kimse başka bir şey beklemesin benden."
      "Gökyüzü olayları üstünde düşünen, yerin altında neler olup bittiğini anlamaya çalışan ve kötü emelleri iyi gibi gösteren, Sokrates adında, çok bilgili bir adamın varlığına inandırdılar herkesi. İşte Atinalılar, asıl korkmam gereken suçlayıcılar, bu söylentileri yayan kişilerdir. Çünkü onları dinleyenler, bu tür işlere girenlerin tanrılara saygısızlık ettiklerini düşünüyorlar." Sokrates'i üzen kendisinin suçlanmasındansa, bilim, felsefe işinin suçlanması. Çünkü bunu duyan kişiler önyargılara ve yanlış fikirlere sahip olarak, ilgilenecekleri varsa bile bu önyargılar onlara engel oluyor.

      "Öğretmenlik işine burnumu soktuğum ve bunun için para aldığım söylendiyse, bu da doğru değil. İnsanları eğitebilmenin güzel bir şey olduğunu düşünüyorum. Ancak bir şey bilmediği halde öğrettiğini iddia eden ve bunun karşılığında para alıp, bir de karşısındakini borçlu hissettiren sofistlerin (bilgici) yaptıkları insanları kandırmaktır."
      "Peki nereden geliyor sana karşı bu ortalığa yayılan karalamalar? Başkalarının yaptığından farklı bir şey yapmadıysan neden bu kadar söylentinin odak noktasısın? Şeklinde bir karşı çıkış haklı olurdu."

      "Böyle adımın çıkmasının nedeni bende bulunan bir çeşit bilgelik. Nasıl bir bilgelik bu? Belki bütünüyle insana özgü bir bilgelik. Oysa az önce bahsettiğim sofistler insanı aşan bir bilgeliğe sahip olduklarını iddia ediyorlar."
      "Şimdi, Atinalılar, mırıldanmaya başlamayın aranızda, biraz övünür gibi bahsedersem kendimden. Çünkü size aktaracağım sözler, benim değil. Ama bu sözleri söyleyen güveninizi hak eden biri. Delfili Tanrıyı (Apollon) tanık göstereceğim size bilgeliğimi kanıtlamak için. Çocukluk arkadaşım Khairephon, herkesin yürekli ve dürüst olarak tanıdığı adam, bir gün Delfi'ye gittiğinde şu soruyu sormuş biliciye, dünyada Sokrates'ten daha bilge bir kişi var mı? Pyhtia (Kâhin Kadın) olmadığını söylemiş ona."
      "Bunu öğrenince kendi kendime düşündüm ne demek istiyor Tanrı? Ben az ya da çok bilge olmadığımı biliyorum. Sonra bu durumu açıklığa kavuşturmak için adı bilgeye çıkmış birinin evine gittim, kehaneti en iyi orada sınayacağımı düşünüyor ve tanrıya "Bu adam benden daha bilge, oysa sen en bilge benim olduğumu söylemiştin." demeyi planlıyordum. Adamı derinlemesine sınadım. Bir devlet adamı idi. Onunla konuşurken fark ettim ki özellikle kendine, bilge gibi görünüyordu ama hiç de öyle değildi. O zaman kendinde var olduğunu sandığı bilgeliğin, aslında hiç de var olmadığını gösterdim. Böylece hem onu hem de yanındakilerden bir kaçını düşman ettim kendime. Oradan ayrılırken kendime "Ben bu adamdan daha bilgeyim. İkimizde güzel ve iyi şeylerden habersiz olabiliriz; ama o hiçbir şey bilmediği halde bildiğini sanıyor, bense bilmiyorum ama bildiğimi de sanmıyorum. Öyleyse ben ondan biraz daha bilgeyim demektir, bilmediğim şeyi bildiğimi sanmadığıma göre. O adamdan sonra adı birinciden daha bilgeye çıkmış bir başkasına gittim, ama izlenimim hep aynı oldu ve onu da, başka bir sürü insanı da kendime düşman ettim."

      "Tanrıya hizmet etmek için, devlet adamlarından sonra Tragedya yazarlarına gittim. Kendi yazdıkları şiirler hakkında bile bir şey bilmediklerini gördüm. Kılavuzlarının bir tür içgüdü, olduğunu anladım. Ve şiir yetenekleri nedeniyle insanların tüm geri kalanlarından daha bilge olduklarını sandıklarını, üstünlük yanılgısı içinde olduklarını gördüm."
      "Sanat adamları da şairlerle aynı yanılgı içinde idi."

      "Beni bu kanıtlamalar sırasında izleyen gençlerde aynı işe koyuldu ve hiçbir şey bilmediğini ispatladıkları kişiler, benden ve felsefeden, kendi gururlarını temizlemek için nefret etti. Ve felsefeye karşı o bayat suçlamaları sıraladı; Gökte ve yerde olup biteni anlamaya çalıştığımı, tanrılara inanmadığımı ve kötüyü iyi gibi göstermeye çalıştığımı…"

      "Aslına bakarsanız Atinalılar, sizi inandırmak için şimdiye dek söylediklerim yeterli. Ama bana düşman olanlar hem güçlü hem de kalabalık. Ve eğer hüküm giyecek olursam, başıma gelecek olanlara ne Anytos ne de Meletos neden olacak, yalnızca şu kalabalığın kara çalmaları ve kıskançlığı neden olacak; bugüne dek bir sürü iyi insanın ölümüne neden oldular, daha çoğunun da olacaklar; kötülüğün benimle sona ermesi pek de olası görünmüyor.”

      "Ama biri çıkıp da, "peki Sokrates bugün seni ölüm tehlikesiyle karşı karşıya getiren bir yaşam biçimini seçtiğin için utanç duymuyor musun?" derse… Yanıtım şu olur." Dostum yanılgı içindesin, az çok değerli bir adamın, ölme ya da yaşama olasılıklarının hesabını tutması gerektiğini düşünüyorsan eğer! Ne yaparsa yapsın tek şeye bakmalıdır insan, doğru mu yanlış mı yaptığını, yürekli bir adam gibi mi, korkak gibi mi davrandığına. İşte Atinalılar doğru davranış kuralı budur, bir görev seçen herhangi biri, tehlikesi ne olursa olsun o görevde kalmalı, ölümü ya da başka bir yıkımı düşünmemeli, her şeyden önce onurunu gözetmeli."

      "Hadiste neler olup bittiğini yeterince bilmiyorum ama bildiğimi de sanmıyorum. Buna karşılık kötülük etmenin utanç verici olduğunu biliyorum. Öyleyse kötülük olduğunu bildiğim şeylerden korkarım, ancak iyilik olup olmadığını bilmediğim şeylerden ne korkarım ne de kaçarım."

      "Diyebilirsiniz ki seni tek bir şartla aklarız. Bir daha felsefeyle uğraşmayacaksın. Atinalılar size karşı minnet duyuyor ve sizi seviyorum, ancak içimde tek bir yaşam soluğu kaldığı sürece felsefe yapmaktan, sizi doğru yola sokmaya çalışmaktan ve öğüt vermekten vazgeçmemi beklemeyin benden. Rastladığım herkese söylemeyi alışkanlık edindiğim şeyleri söyleyeceğim Sen, Kusursuz adam, yüzün kızarmıyor mu tüm çabalarını olabildiğince çok para biriktirmeye, şan şöhret kazanmaya ayırdığın için? Durmaksızın gerçeği arayıp aklını ve ruhunu geliştirmeye çalışman gerekirken, ne zahmet edip özen gösteriyorsun buna ne de kaygı duyuyorsun. Onca değerli bir şeye bunca az değer verdiği için utanmasını söyleyeceğim."
      "Gerçekten de başka hiçbir amacım yok, sokaklarda gezip, genç yaşlı hepinizi, bedene ve zenginliğe öncelik vermemeniz, ruhunuzu geliştirmek için de bir o kadar çaba harcamanız gerektiğine inandırmaktan başka. Bir kez daha tekrarlıyorum zenginliklerin insanı erdemli yapmadığını, tersine zenginlikler ve her türlü iyiliğin erdemden doğduğunu, ister söz konusu devlet ister kişiler olsun. Anytos'u dinleyin ya da dinlemeyin, bin kez ölecek olsam bile yapacağım iş budur."
      "Aslına bakarsanız beni öldürünce bana değil kendinize kötülük yapacaksınız. Komik ama ben bir atsineğine benziyorum. Atinalılar, sizi rahatsız ediyorum, sizi düşünmeye ve erdemli olmaya çağırıyorum. Ancak siz de derin bir uykudasınız. Ama belki de, uyuklarken uyandırılan insanların sabırsızlığıyla bir şaplak vurmayı yeğleyebilir, beni öldürebilirsiniz. O zaman yaşamınızın geri kalanını uyuyarak geçireceksiniz. Kente gerçekten tanrının gönderip göndermediği bir kişi olduğuma gelince, buna en büyük kanıt benim yaşamımdır. Bütün işlerimi bırakıp bir dost, bir baba bir ağabey gibi sizi erdemli olmaya çağırmam ve kendimle ilgilenmemem ve yoksulluğumdur."

      "İçimde bir ses ne zaman yanlış yapmaya kalkışsam beni durduran bir sesti. Politikaya genç yaşta girmemi engelleyen de bu oldu. Ve hiç kimse canını kurtaramaz adil olursa bu halk meclisine karşı."
      "Bu kadar yeter, ey yargıçlar; kendimi savunmak için aşağı yukarı söyleyebileceklerim bunlar. Kendimi acındırmak, söylediklerimden kaçmak ve sızlanmak bana yakışmaz. Dürüstlüğe doğruluğa ya da kutsal inançlara aykırı olacağını düşündüğüm bir şey beklemeyin benden."

      SUÇUN BELİRLENMESİ
      "Bu karara öfkelenmiyorsam Atinalılar, bunun nedeni bekliyor olmamdır. Beni şaşırtan az bir oy farkla suçlu bulunmam."
      "Hepinize tek tek hizmetlerin en büyüğü gibi gördüğüm hizmeti vermek dışında hiçbir iş yapmak istemedim. Ve hepinizi tek tek, kentin işleriyle ilgilenmeden önce kendinizle ilgilenmeye, erdemli ve bilge olmaya çağırdığım için, Ne hak ediyorum böyle davrandığım içim? Bence bir ödül."
      "Kimseye zarar vermediğime kesinlikle emin olduğuma göre cezalandırılmaya ı hak ettiğimi söyleyip kendime bir ceza önermek istemedim. Neden korkayım ki? Meletos'un önerdiği cezayı çekmekten mi? Bunun iyilik mi yoksa kötülük mü olduğunu bilmediğimi söylediğime göre."
      "Belki de biri şöyle diyebilir, ne var ki Sokrates, dilini tutup otursan, yaşayamaz mısın sürgünde? İşte aranızdan bazılarına anlatılması en zor şey bu. Çünkü bunun tanrının sözünü dinlememek olduğunu ve bu yüzden rahat durmadığımı söylediğimde, bana inanmayacaksınız. Size bir insan için en büyük mutluluğun erdem konusunda söyleşmek, kendini ve başkalarını sınamak olduğunu söylersem, araştırması bir yaşamın, yaşanmaya değmediğini savunursam daha da az inanacaksınız bana."

      ÖLÜME MAHKUM EDİLİŞİ
      "Bakın, az daha sabredemediğiniz için Atinalılar, neler denecek sizin için; Kentimizi kötülemek isteyenler bir bilgeyi öldürttüğünüzü söyleyerek sizi kınayacaklar ve sizi utandırmak için – öyle olmadığım halde – bilge olduğumu söyleyecekler. Biraz daha bekleseydiniz, istediğiniz kendiliğinden olacaktı. Yaşımı görüyorsunuz, hayli ilerledi…"
      "Pişman değilim, kendimi böyle savunup ölmeyi, aşağılık şeyler yapıp yaşamaya yeğ tutarım."
      "Ne var ki Atinalılar ölümden kurtulmak değildir belki de zor olan; Kötülükten kaçınmak çok daha zordur. Çünkü ölümden hızlı koşar kötülük. Ben sizin tarafınızdan ölüme mahkum edildim, onlarsa gerçek tarafından kötü ve suçlu olmaya mahkum edildi."
      Sokrates ölümün iyi bir şey olduğuna dair nedenler sunar. Ölen kişi hiçliğe dönüşüyorsa bunda korkulacak bir şey yok, çünkü bir şey hatırlamayacağız. (Diğer diyaloglarda bu fikri değil ikinciyi gerçekler. Bkz. Phaidon) "Eğer Ölüm buradan başka bir yere geçmek gibiyse, ondan korkmuyorum çünkü iyi insanlar için iyi bir şeydir."
      "Siz de yargıçlar, iyi umutlar beslemelisiniz ölüm karşısında. İyi insana, ne bu yaşamda ne de ölümden sonra hiçbir kötülük gelmez. Tanrıların onun yazgısına kayıtsız kalmayacağı gerçeğini aklınızdan çıkarmamalısınız."
      "İşte kalkıp gitme zamanı geldi, ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangisi daha iyi? Kimse bilemez bunu, tanrı dışında."

      ÖLMEDEN ÖNCEKİ KONUŞMASI
      "Sokrates'e pek bakmayın, daha çok hakikatle ilgilenin."
      "…. Sokrates içeride çok kalmıştı. Yıkanıp geldikten sonra oturdu; bundan sonra konuşma pek kısa sürdü, çünkü on birlerin uşağı önüne dikildi. Uşak: Sokrates, dedi, başkalarına ettiğim sitemi, doğrusu, sana edemem." Hâkimlerin buyruğu bu zehri içeceksiniz " dediğim zaman bana kızıp gücenirler, lanetlerler. Başka fırsatlarda olduğu gibi, onların aksine olarak, senin en yiğit, en yumuşak huylu ve şimdiye kadar buraya gelenlerin en iyi olduğunu görüyorum. Haydi, Allah'a ısmarladık, alın yazın ne ise o olur, elinden geldiği kadar tahammüllü ol. (Döner Dönmez, gözlerinden acı yaşlar döküldü, uşağın.)"

      Her Kitap

      Ayrı Bir Heyecan

      Her Kitap

      Ayrı Bir Dünya

Kapat